
yönetmen: ingmar bergman
yapımcı: ab svensk filmindustri
senaryo: ingmar bergman
oyuncular: max von sydow (antonius block), gunnar björnstrand (jöns), bengt ekerot (ölüm)
yapım yılı, yeri: 1957, isveç
dili: isveççe, latince
süre: 96 dk.
türü: alegori, drama, fantazi
ödüller: cannes film festivali (jüri özel ödülü)
sinema tarihinin en mühim isimlerinden biri olarak kabul edilen ingmar bergman'ın kanımızca en mühim filmi olan det sjunde inseglet, en basitinden, veba salgını ile boğuşulan 14. yy'da tanrı adına çıktığı haçlı seferinden ateist silahşörü jöns (gunnar björnstrand) ile birlikte yurduna dönen ve tanrı haricinde her şeyle karşılaşmış olan şövalye antonius block'un (max von sydow), ülkesinde ölüm (bengt ekerot) ile karşılaşmasını konu alır. ölüm için henüz hazır olmayan block tanrı ile ilgili şüphelerini gidermek amacıyla zaman kazanmak ister ve ölüm'e bir satranç oyunu önerir. ölüm, kedinin fare ile oynaması misâli, oyunu kabul eder. yola devam ederken yolları tiyatrocu seyyah bir aile ile kesişir ve bu ailede insanın içindeki cesaret verici iyiliğe şahit olurlar. olaylar gelişir ve ölüm herkesi nihaî güzergâhlarına götürmeden önce, onun dikkatini dağıtmak ve bu aileye kaçmaları için zaman kazandırmak isteyen şövalye, tam da yenilmek üzereyken, satranç tahtasını devirir. filmin özeti böyle; şimdi de meraklıları ile beraber gelişen olaylara değinelim.

ilk sahnede kara, deniz ve gökyüzü görüntüleri eşliğinde uçan kartal görünür (yaradılış), fonda ise dies iræ dies illa (kıyamet günü, gazab günü) ilahisini dinleriz; sonrasında ölüm'ün sesinden vahiy 8.1 ve 8.6'dan birer parça yer alır: "kuzu (isa) yedinci mühürü açtığında cennette yarım saat kadar sessizlik vardı (...) ve yedi trampeti olan yedi melek ses çıkarmak için hazırlandılar." yönetmen burada yaradılış ve kıyamet günlerini bir araya getirmiştir. kartal, yaradılış 1.1.2'deki tanrının ruhudur; gördüğümüz üç at silüeti de vahiy 8.13'deki atlardır. böylece bergman, daha filmin ilk sahnesinde gören gözlere işin özünü sergilemiştir.

jöns ile kilise ressamı arasında geçen, thanatos ve eros ikilisini hatırlatan dialogu buraya aktarmakta fayda var:
"jöns: bu ne böyle?
ressam: ölüm dansı.
jöns: peki şu ölüm mü?
ressam: evet, o hepsiyle danseder.
jöns: böyle saçma sapan şeyler ne işe yarar?
ressam: insanlara ölümü hatırlatmaya.
jöns: bu onları daha mutlu kılmaz ki.
ressam: neden onları mutlu edeyim; neden korkutmayayım?
jöns: o zaman resimlerine bakmazlar.
ressam: evet, bakarlar. kuru kafa, çıplak bir kadından daha ilginçtir.
jöns: sen onları korkutursan…
ressam: düşünürler.
jöns: düşününce de…
ressam: daha da çok korkarlar.
jöns: o zaman da papazların eline düşerler.
ressam:o beni ilgilendirmez."


gelelim meşhur yaban çileği sahnesine. daha sonraki filmlerinde de göreceğimiz üzere, 'yaban çileği' ve 'süt' bergman için saflığı simgeler. esasında izlediğimiz seküler bir kutsal komünyondan başka bir şey değildir tabiî ki. ortak tastan süt içilir (şarap); ve yaban çileği (ekmek) kâsesi elden ele dolaşır. bu umut saçan sahnede block, "...bütün bunlar sizleyken ne kadar anlamsız," derken tüm metafizik düşüncelerinin boşluğunu anlar ve aradığı yanıtları bu ailede (mia/mary: meryem; jof/josepf: yusuf; mikael: bebek isa -12. vahiyde anlatılan mikail, cennete ölümü getiren yılanın hasmıdır-) gördüğü insanî saflıkta bulur. ölüm maskesi kendisini hatırlatmak istercesine arkada durmaktadır fakat geleceği simgeleyen mikael de arkada uyumaktadır. evet, ölüm gerçekliktir ancak mühim olan hayat tekerleğinin dönmesidir. bunun, filmin ana fikri olması bir yana, aynı zamanda ortaçağ san'atında ortak bir tema olduğunu hatırlatalım.
oyunda yenilmek üzere olan ve kendi çarmıhından kurtuluşu 'saf' aileyi kurtarmakta bulan şövalye, aileye kaçmaları için zaman kazandırmak amacıyla satranç taşlarını devirir. ölüm taşların yerlerini hatırlamaktadır ve kandırılamayacağını düşünür ancak şövalye marurdur çünkü aradığı kurtuluşu bulmuş ve kutsal aileyi o an için ölümden kurtararak hayat döngüsünün devamını sağlamıştır.
kalede yenen son yemekte -ki diğer bir kutsal komünyon sahnesidir,- ölüm kapıyı çalar ve kapıyı açan jöns ölümü görür; fakat döndüğünde kapıda 'kimse' olmadığını söyler. mânidardır, çünkü bir açıdan (psikolojik) beyaz bir yalan söylemektedir; diğer bir açıdan ise (metafizik) inançsız bir kişi olarak ölüm onun için 'kimse'dir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder